12 Years A Slave (12 Yıllık Esaret)

by 14:06 0 yorum
Geçen gece düzenlenen 2014 Altın Küre Ödülleri (Golden Globe Awards) töreninde, drama dalında en iyi film ödülüne layık görülen ''12 Years A Slave'' (12 Yıllık Esaret) isimli film ne zamandır arşivden bana göz kırpmaktaydı. Almış olduğu ödül ile hazır layığını bulmuşken, izleyeyim de hakkında bir iki kelam döktüreyim dedim.

Yönetmenliğini Steve McQuenn'in yaptığı, senaryosunu John Ridley'in, Solomon Northup'ın aynı adlı otobiyografisinden esinlenerek kaleme aldığı yapım, daha başladığı ilk dakikalarda ekranda beliren, ''senaryo gerçek bir hikayeye dayalıdır'' ibaresi ile tehlike sinyallerini çalmaya başlıyor. 


Filmin hikayesi, Solomon Northup adlı özgür bir siyahi Amerikalı'nın, eşi ve iki çouğuyla yaşadığı saygın hayatın, düzenlenen bir tuzak sayesinde, köle tüccarlarının eline düşmesiyle, tam 12 yıl süren bir esaret hikayesine dönüşmesini konu alıyor. Irkçılığın dibine kadar anlatıldığı, siyahların, köle olarak alınıp satıldığı dönemlerde neredeyse dünya üzerindeki hiçbir canlıya uygulanmayacak kadar aşağılık ve canice durumlara maruz bırakıldığı bir Amerikan yüzleşmesi demek oldukça yerinde bu film için.

Başrol oyuncusu, Chiwetel Ejiofor, Solomon Northup'ın uğradığı insanlık dışı zulmü üstün bir performansla aktarmış seyirciye. Yaklaşık 2:15 dakika süren film boyunca, bu esaretin ne zaman ve nasıl son bulacağı sorusu kafanızda hiç silinmiyor. Karakterin filim boyunca yaşadığı tüm çaresizlik, acı ve ne olursa olsun kaybetmediği umudu, son derece abartısız ve yerinde bir oyunclukla, biz seyircilere aktarılıyor ve haklı bir gururla Oscar'a göz kırpıyor.




Lakin filmde, Solomon'un, size izlerken bildiğiniz bütüüün küfürleri ettirebilecek, psikopat, kötülükte sınır tanımayan sahibini canlandıran, Michael Fassbender, dram dalında en iyi erkek oyuncu Oscar'ını sırtlayıp evinin yolunu tutarsa hiiiç şaşırmam doğrusu. Adam sanki bu rol için doğmuşta, konuşmayı öğrendiği günden beri bu rolü beklemişçesine bir oyunculuk sergiliyor. Şahsımı öyle etkiledi ki, karşıma çıkmasın, uzun süre arkasını kollasın derim!.







Peki ya, Golden Globe gecesi, neredeyse herkesler tarafından ''en şık hatun'' seçilen, filmde gördüğü eziyet sonrası, gönüllerde taht kuran, bundan böyle insanda ona dokunanı yakma hissiyatı uyandıran ve bir sabun parçası için yediği kırbaçlar esnasında sizi koltuklarınıza mıhlatan Lupita Nyong'O'ya ne demeli sizce? Ben, nacizene kendisine sadece ''yürü be kızım! kim tutar seni artık'' demek istiyorum ve buradan yetkililere kendisini ödüle boğmalarını öneriyorum.





Filmin sonlarına doğru, bizlere ''ce eee'' diyen, bir anda ortaya çıkıp, nasıl sonlanacağını kestiremediğimiz esareti, ''hepimiz kardeşiz, yaşasın insanlık'' nidalarıyla çözeceğinin sinyallerini veren Brad Pitt abimizin ise, zaten hali hazırda mükellef bir akşam yemeğini andıran filmimiz de, sonda içilen bir Türk kahvesi kadar etkisi olduğunu söyleyebilirim.




Kısaca, film baştan sona gerek abartısız oyunculukları olsun gerekse atılan her kırbaç darbesini, içimizde hissetmemizi sağlayacak gerçekçiliği olsun, son yıllarda yapılmış en etkiliyici filmlerden birisi olarak tarihteki yerini almaya hak kazanmıştır bence. Özgürlüğün ve insan haklarının sık sık sorgulandığı ve ne derece önemli olduğunun tartışılmaz bir gerçek olduğu günümüzde, mutlaka izlenilmesi ve üzerine düşünülmesi gereken bir film 12 Years A Slave... Ülkemizde de önümüzdeki günlerde vizyonda olacak bu filmi, gönül rahatlığıyla hepinize tavsiye ediyorum.





''.''







Unknown

Developer

Cras justo odio, dapibus ac facilisis in, egestas eget quam. Curabitur blandit tempus porttitor. Vivamus sagittis lacus vel augue laoreet rutrum faucibus dolor auctor.

0 yorum:

Yorum Gönder