by
17:43
2
yorum
aşk
aşk acısı
ayna
ayrılık
erkek
gerçek
ilişki
jüpiter
kadın
merkür
mutluluk
üzüntü
yüzleşme
''Ay bu kadar olur aynı ben'', ''bende hep öyle söylerim'', 'evet benim de en sevdiğim renk o'', ''e bende hep onu dinlerim'', ''ayy inanmıyorum ne kadar da benziyoruz''
Bunun gibi milyonlarca örnek sayabiliriz değil mi?
Yapılan bir araştırmaya göre, insanlar ilk buluşmalarda, kendilerinde olanı değil, en çok olmasını istedikleri özellikleri sıralarmış.
Çoğu arkadaşlığın, ilişkinin kalıcı olamamasının en büyük nedenlerinden biri de bu olabilir gibi geldi bana. İlk günlerin bütün vıcık vıcıklığı, ''sen nasıl istersen öyle olsun aşkım'' hastalığı geçtikten sonra, gerçekler, filesi yırtılmış misketler gibi patır patır eteklerimizden dökülüyor ve canımızı acıtmaya başlıyor. O güne kadar, gözümüze batmayan, bizi rahatsız etmeyen, en azından bizim öyle sandığımız ne varsa bir anda hooop değişiyor ve kara bulutlar şehrin üzerine çöküyor.
Sonra başlıyoruz suçu evrene, geri giden merküre, dolunaya, mahallenin bakkalına, çok gelen kredi kartı borcuna atmaya. Yani inkar etmekten ciğerimiz sökülüyor. Klasik son bizleri bekliyor.
Ya tüm bunlar olup biterken, şöyle sadece iki dakika bile olsa, dönüp kendimize bakmak, aynayla barışık olmak, ''sanki en baştan olmayacağı belliydi de, işte ben zorladım'' demek...Hiiç işimize gelmiyor değil mi? Halbuki tek suçlu Jüpiter ile Merkür değil mi?
Tugba , yeni blogun hayırlı ugurlu olsun , bol yorumlu olsun :) bir de maruzatım olucak takip butonunu şey edemedim ben nerden takiplicez seni ?
YanıtlaSilCeren, çok teşekkür ederim, senin yorumun benim için çok önemliydi. Sanırım onu becerememişim, şimdi yaptım bişeyler, bir bakarsan sevinirim :)
YanıtlaSil